"YANSIMA"
Hayatın bir kanunu vardır. Bunu aşamaz insanoğlu.
Bir şekilde bu düzene uyum sağlamak durumundasınızdır.
Aksi halde, "Farklı" kalıbına itilirsiniz.
Bir kız vardı, sokaklarda yahut caddelerde yüzlerce kez yan yana
yürüdüğünüz lakin yüz yüze gelmeye lüzum görmediğiniz.
Bu kız, diğerlerinden "Farklı" biriydi. Uyum sağlayamıyordu bu sisteme.
Diğer kızların istediklerini istemiyordu. Hisleri, düşünceleri yaşıtları gibi değildi.
Bir sosyal medya platformuna üyeydi. Bu siteyi nedensizce seviyordu.
Burada kendisinin yansımasıyla karşılaştı.
Aralarındaki tek farklılık cinsiyetleri idi. Genç kız insanların çift yaratıldığı efsanesine inanmaya başladı.
Zaman geçti. Aynı ruhu pay eden iki beden, aşk denilen çıkmaza düştü.
Kız ilk karşılaşmalarını, gözlerinin gözlerine değdiği o anı, kalbine bir gibi saklamaya yemin içti.
Mutlulardı.
Bir sokak, yaprakların yavaşça toprağa döküldüğü mevsim.
"Seni seviyorum" Demişti yansıması.
Kız susmuştu. Utanmıştı, yanakları pembenin en güzel tonuna büründüğünden yansıması anlamıştı kızı.
"Gözlerinden anlıyorum beni sevdiğini." Demişti.
Genç kızın kalbi o zaman diliminde bir farklı atmıştı.
Zaman. Felaketlerin üzerinde bir örtü görevi gören, mutlulukların bir sonunun geleceğini haberdar eden kavram.
Zaman, geçti.
Mevsim, geçti.
Genç kız aynı, yansıması aynı kaldı.
Lakin hayatın kanunlarından bahis ettik. Ne kadar çabalarsan, uğraşırsan fayda etmez söz konusu hayatın kanunu olunca.
Aşk denilen meret, derin bir kuyudan farksızdır.
Genç kız, bu kuyunun derinliklerinde hapsolmuştu.
Yansıması olmadan mutlu olamıyordu artık. Onsuz bir hayatı düşleyemiyordu.
Bir gün, kar tanelerinin sessizce toprağa düştüğü mevsim.
Genç kızın yansıması, derin kuyudan çıkmaya karar verdi.
Yansıma, acı bir hatıraya dönüştü.
Genç kız, yansımasının acı bir hatıraya dönüştüğünü gözlerini kırpmadan izledi.
Zaman, geçti.
Mevsim, geçti.
Genç kız, geçemedi yansımasından.
Mutlulukları bitti. Geriye yazılacak hikayeler kaldı.